skip to Main Content

YAŞAM PINARIM DERGİSİ

Günümüzde sağlıklı beslenmek, diyet yaparak fazla kilolardan kurtulmak olarak algılanıyor.Diyet programlarıyla fazla kilolar veriliyor ama kısa süre sonra geri alınıyor… Oysa sağlıklı beslenmek bir yaşam tarzı. Çocukluktan başlayan ve yaşamımızın sonuna kadar devam etmesi gereken bir süreç.

Beslenme uzmanı ve diyetisyen Sevinç Akdur Akdağ  “Su içsem Yarıyor” isimli kitabında diyet listelerinin,sağlıklı beslenmenin bir yaşam tarzı haline getirilmediği sürece işe yaramayacağını belirtiyor. Eşi Emre Akdağ’la birlikte kitabı yazmalarının nedeninin de, insanların sağlıklı beslenmeyle ilgili yanlış yönlendiriliyor olmalarına dur demek için olduğunu açıklıyor. Emre Akdağ eşiyle tanıştıktan sonra fazla kilolarından kurtulmuş. Bu nedenle kitapta hem bir beslenme uzmanının hem de diyet uygulayan  birisinin bakış açısı yer alıyor. Sağlıklı beslenmeyle yüzde 80 oranında kanser, kolesterol ve şişmanlıktan  korunabileceğimizi söyleyen Akdağ, her bir kilo fazlanın insan ömrünü sekiz ay kısalttığını vurguluyor.

Akdağ, yiyeceklerle aramızda duygusal bir bağ olduğunu ifade ediyor. Yani ne yiyeceğimizi ,içindebulunduğumuz ruhsal durum belirliyor.

Kitabın ismi “Su içsem yarıyor”. Belki de çok sayıda kişinin sık sık tekrarladığı bir cümle. Bu cümledeki  durumu yaşayan kişiler olabilir mi?

Böyle bir şey söz konusu değil. insanlar inanmak istedikleri için yıllardır bu kavram var. iki çeşit genetik

şişmanlık var ve ikisinin de tedavisi mümkün. ihtiyacınızdan fazla kalori alırsanız tabii ki şişmanlarsınız.

Her şeyden önce suyun kalorisi yok.Kalorisiz bir besinin vücuda yaramasının imkanı da yok. Ayrıca su, vücudu iyi çalıştırdığı için kilo vermeye yardımcı olur. Kitabın ismini koyarken,yanlış inançlarımızın olduğu ve bunları düzeltebileceğimiz mesajını vermek istedim. “Su içsem Yarıyor”ismini verdim, ama altına da “Sağlıklı ve formda yaflamanın püf noktaları” dedim. Bu, bir sağlık ve form olayı. insanların yüzde 90’ının kafasında su içsem yarıyor düşüncesi var.

Diyetler işe yaramaz” diyorsunuz. Neden?

Diyet yaparak kilo vermeniz mümkün. Ama bunun kalıcılığı yok ve herhangi bir liste birden fazla kişiye

uygulanamaz. Diyet bittikten sonra yine eskisi gibi beslenmek doğru değil. Bunun yaşam tarzı haline

getirilmesi gerekiyor. Hayatımızı zorlaştırmadan, yanlış alışkanlıklarımızı değiştirerek bir yaşam tarzı oluşturmalıyız. Diyet yapmak yalnızca kilo vermek demek değil. Beslenme davranışının sağlıklı olması genel bir başlarıyı getirir. Elbette sağlıklı beslenmenin kuralları var, ama bunlar kişiye göre değişir. Bu nedenle diyet listeleri işe yaramaz.

insanlarda diyet yapma isteği nasıl ortaya çıkar?

insan psikolojisinde iki temel davranıfl var; acıdan kaçmak ve zevke ulaşmak . Kişi, uzun süre kilolu yaşayıp bir gün aniden kilo vermeye karar verdiyse, o kişi için bir acı eşiği geçilmiş demektir. Örneğin, istediği bir şeyi giyememek ya da sevdiği kişi tarafından beğenilmemek acı vermiştirveya doktor “Zayıflamazsan öleceksin” demiştir . Duygularının farkında olmayan kişi, bir gün gerçekle yüz yüze geliyor ve bir şeyler yapması gerektiğine karar veriyor. Ama geç oluyor.

Diyet yapan kişiler  diyetin ilk günlerinde hızlı kilo veriyor,daha sonra bu süreç yavaşlıyor. Hatta verilen kilolar hızla alınıyor. Neden?

Diyete başlanan hafta kilo verme hızı, sonraki haftalara göre daha hızlı olabilir. Ama arada büyük fark olmamalı. Örneğin günde 10 birim yiyorsanız, diyete girdiğinizde bunu 8 birime düşürüyorsunuz. Arada birdenbire bir fark oluştuğu için ilk hafta vücut uyum sağlayamadan hızlı  kilo veriliyor. Çünkü ani bir kısıtlama oluşuyor. Sonraki haftalarda beslenme tarzına alışan vücudun kilo verme hızı yavaşlayabilir.

Uygun olmayan bir diyet yapıyorsanız, ilk hafta ya da ilk birkaç hafta hızlı kilo verirsiniz. Amaç, baştan itibaren dikkatli ve yavaş kilo vermektir. Hastalarıma, “Tavşlanla kaplumbağayı hatırlayın. Yavaş ve emin adımlarla giderseniz, hem amacınıza ulaşırsınız hem de değişiklik kalıcı olur” diyorum.

24

röportaj: demet fleker

sağlıklı yaşam : Sevinç Akdur Akdağ

Su içsem yarıyor

Diyetle haftada yarım kilo vermek ideal. Ayda en fazla dört ya da beş kiloya çıkarabilirsiniz.

Suyun kalorisi olmadığından kilo aldırması mümkün değil. Her bir kilo fazlası insan ömrünü sekiz ay kısaltıyor.

Her öğünde en az iki dilim ekmek yenmeli. Psikolojimize hakim olmamız

gerekiyor, çünkü ruh halimiz yediklerimize yansıyor ve kilo olarak geri dönüyor.

Beslenme uzmanı Sevinç Akdur Akdağ

25

 Bu, bilimsel bir gerçek. Vücudun yalnızca yağ kaybetmesini istiyorsak yavaş kilo vermemiz

gerekir. Ama bu işi bilmeyen kişiler ilk haftalarda fazla kilo verebilirler.

Peki bunun ideali nedir?

Dünya Sağlık Örgütü ve bütün tıp literatürlerine göre ideal olan haftada yarım kilo vermek. Bunu ayda en fazla dört ya da beş kiloya çıkarabiliyoruz. Haftada bir kilonun üzerinde kilo kaybetmek hiçbir zaman istediğimiz bir şey değil. 30 kilo fazlanız varsa, bu kiloları en az bir yılda almışsınızdır. Ama nedense bu kilolar bir ayda verilmek isteniyor. Böyle bir şey matematiksel ve kimyasal olarak da mümkün değil. insanlar bunu hala bir sağlık uygulaması olarak görmüyorlar.

Çok yemek yemenin temelinde hayatla baş edememek yatıyor” diyorsunuz. Sizce insanlar hırsını yemekten mi alıyor?

Bu sorun özellikle kadınlarda var. Erkeklerde de var ama, onlar kafalarına takmıyor. Duygularını ifade etmekte  özgür bireyler olarak yetiştirlmiyoruz. Özellikle  kadınlar öfkelerini, kızgınlıklarını ve itiraflarını sözlü olarak dile getirme lüksüne sahip değil. Bir şeyleri ifade etmek bir ihtiyaç; ifade edememekse bir duygusal boşlluk. insanlar bu boşluğu yiyerek doldurmaya çalışıyor . Konuşmak ağızla yapılan bir eylem. Kişi bu eylemi çiğneyerek ifade etme yoluna gidiyor. Şefkat ihtiyacı olan insanlar çikolata gibi daha yumuşak kıvamlı yiyecekler yemek istiyor. Ama sinirli birisi, cips ve kuruyemiş gibi daha sert yiyecekler yiyerek o anda rahatlıyor. Yani yemeklerle aramızda duygusal bir bağ var. Kişi tutkulu biriyse ya da bir şeye hırs yaptıysa, baharatlı yiyecekler yiyor. Kadınların şefkat ihtiyacı daha çok olduğu için tatlı ve çikolatayı seviyorlar. Erkeklerin de güç ve iktidar hırsları fazla olduğu için bu duygularını baharatlı yiyecekler yiyerek gideriyorlar. Doğduktan sonra hayatla ilk ilişkimiz annemizin memesiyle kuruluyor. Anne karnından çıktığımızda bambaşka bir dünyayla karşılaşıyoruz ve anne memesini emerek rahatlıyoruz. Büyüme sürecinde de anne yemekle ödüllendiriyor. Dolayısıyla duygusal sorunları çözmeyle yemek arasında hiç farkında olmadığ mız duygusal eşlemeler kuruluyor. Bir gün bir sorunla karşılaştığımızda , bilinçaltı ,sorununuza çözüm bulmak için verileri tarıyor. Sonuçta duygusal durumunuza karşı ne yiyeceğiniz ortaya çıkıyor. Siz o lezzeti bulmak için yiyorsunuz, ama bulamıyor ve o lezzeti aramaya devam ediyorsunuz. Kişinin öncelikle o boşluğun dolmayacağını ve çözümün yemek olmadığını bilmesi gerekiyor.

Pek çok kişi ekmeğin kilo aldırdığını bilir, oysa ekmek kilo aldırmaz. Neden?

insan vücudunun vitamin ve mineraller dışında üç ana besin grubuna ihtiyacı var; protein, karbonhidrat ve yağlar. Bir insanın günlük 10 birim enerji alması gerekiyorsa, bunun altı ya da yedisi karbonhidratlardan, bir buçuk ikisini  proteinlerden, geri kalanı da yağlardan gelmek zorunda. Yani  vücudun günlük yüzde 60-70 oranında karbonhidrata ihtiyacı var. Karbonhidrat ihtiyacımızın bir kısmını meyvelerden alırız. Geri kalanını ekmekle tamamlamak durumundayız. Ekmek, hem karbonhidrat ihtiyacını karşılaması hem de vücuttaki B grubu vitaminleri sağlaması açısından önemli. Ama beyaz ekmek yerine kepekli ekmek yenilmeli. Karbonhidratı almayı kestiğiniz zaman, vücut enerji kaynağı bulamaz ve kendi organlarını enerjiye çevirmeye başlar. Bu da su kaybına neden olur. Vücudunuzun kalp ve böbrekten enerji elde ettiğini düşünün. Bu enerjiyi yakarken, hem enerji hem de zararlı kimyasal maddeler açığa çıkıyor. Bunları süzmek için de böbrekler çok çalışıyor ve ciddi anlamda su kaybı ortaya çıkıyor. Bu nedenle tartıya çıktığınızda çok kilo verdiğinizi zannedersiniz. insanlar ekmek yemeyince  kilo verdiklerini sanıyorlar. Halbuki böyle bir  şey yok. Yeterli karbonhidrat alırsanız vücudunuz organları yakmaz, şişmanlığa yol açan yağı yakar. Ama ekmek yemenin de bir limiti var. Her öğünde en az iki dilim ekmek yenmeli.

Sağlıklı beslenme koşulları nelerdir? Bir günde hangi besin grubundan ne kadar tüketilmeli?

Dünyada insanlığı tehdit eden üç büyük hastalık var; osteoporoz (kemik erimesi), sendrom x (şişmanlık ve buna bağlı hastalıklar) ve kanser. Her üç hastalıktan da korunmanın yolu beslenmeden geçiyor. Sağlıklı beslenme koşulları bu hastalıklardan korunmak için gerekli. Zayıflamak bir sonuç, ama amaç değil. Sağlıklı besleniyor ve hastalıklardan korunuyorsanız zaten kilolu olmazsınız. Bir gün içinde herkes en az yarım kilo süt ya da yoğurt tüketmeli, bir yumurta büyüklüğünde peynir yemeli. Haftada iki ya da üç kez iyi pişmiş yumurta yenmesi gerekiyor. Yumurtanın kolesterolü yükselttiğine inanılır, böyle bir şey yok. Gün içinde az miktarda et (kırmızı et, tavuk ve balık) yenmeli. Bu miktar üç ya da dört köfte büyüklüğünü geçmemeli. Bol bol sebze yenmeli. Sebzede bir limit yok,yenebildiği kadar sebze yenmeli. Ayrıca her sebze yağ içermeli. Yani yağsız salata ya da yağsız sebze yenmemeli. Sebzelerdeki vitaminler bizi kanserden korur. O vitaminlerden yararlanabilmek için de yağla birlikte yenmesi gerekir. Portakal, elma ve armut gibi orta boy meyvelerden günde üç tane yemek yeterlidir. Üzüm, çilek ve kiraz gibi taneli meyvelerden de orta boy bir meyve yerine bir su bardağı yenebilir. Kavun ve karpuz gibi meyvelerin her bir dilimini orta boy meyve olarak düşünebilirsiniz. Yani günde üç porsiyon meyve yenmeli. Bir bardak taneli meyve, bir orta boy meyve ve bir dilimli meyve tüketilebilir. Ceviz, fındık ve fıstık yağ grubu besinlerin arasında yer alır. Bu besinler faydalıdır, ama günde üç, beş taneyi  geçmemeli. Fazlası kilo aldırır. Günde 6-11 porsiyon  ekmek grubundan gıda tüketilmeli.  Bunların dışlında su içilmeli. Çünkü vücutta her şey suyun içinde  gerçekleşir. Tıpkı deniz olmazsa denizin içinde yaşamı n olmayacağı gibi… Günde en az bir buçuk litre

26

sağlıklı yaşam: Sevinç Akdur Akdağ

“şefkatihtiyacı olan insanlar çikolata gibi daha yumuşak kıvamlı yiyecekler yemek istiyor. Ama sinirli birisi, cips ve kuruyemiş gibi daha sert yiyecekler yiyerek o anda rahatlıyor. Yani yemeklerle aramızda duygusal bir bağ var. Kişi tutkulu biriyse ya da bir şeye hırs yaptıysa, baharatlı yiyecekler yiyor.”

su içilmeli. Bunları düzenli tüketirseniz, kemik erimesi, fazla kilo, kolesterol ve kanser gibi sorunları yaşamazsınız. Ama tabii ki beslenme bunları yüzde 100  engelleyemez. Çünkü stres ve genetik faktörler de var. Beslenmeyi kontrol altına aldığınızda yüzde 80 oranında koruyuculuk sağlarsınız.

20 dakika kuralını açıklar mısınız? Neden 20 dakika?

20 dakika fizyolojik açıdan çok önemli. Yemeye başladığınız anda sindirim başlar. Ağızda başlayan sindirim  tamamlandıktan sonra mide ve bağırsaktan doyduğunuza dair bazı hormonlar salgılanır. Vücudumuz belli besinleri alınca ve belli hormonlar salgılanınca beynimize doyduğumuza dair mesaj gider. Yani mide dolunca ve şişince doymayız. Kanımızdaki belli maddeler düşlünce acıkıyor, o maddeler belli bir seviyede alınınca da doyuyoruz. 20 dakika dolunca, normal hızda yemek yiyorsanız beyne doyduğunuza dair tokluk mesajı gider. Ama 20 dakikayı hızlı yiyerek geçiriyorsanız,  doyduğunuzda ihtiyacınızdan çok yemek yemiş oluyorsunuz. 20 dakikayı yavaş yavaşl doldurmak gerekiyor. O zaman beyindeki tokluk merkezine sinyal gitmesi için fırsat verirsiniz, doyduğunuzu anlar ve çok yiyemezsiniz.

Kilolu insanların daha az yaşadığı bilimsel olarak kanıtlanmış. Neden kilolu insanlar daha az yaşıyor?

Her bir fazla kilo, insan ömrünün sekiz ayını götürüyor.Çünkü fazladan yağ, özellikle hayati organların çevresindeki yağ, damar yağlanması, kolesterol ve şeker hastalıklarının oluşmasına neden oluyor. Şişmanlık  ciddi oranda ömrü kısaltıyor. Çünkü strese neden oluyor, buna bağlı olarak hormonlar değişiyor ve hücre yaşlanması gerçekleşiyor . Kalp insan vücudunun hücre ve kilosuna göre kan yetiştirebilmek için belli sayıda atar. Ama fazla kilonuz varsa, kalbiniz daha fazla çalıflmaya başlar. Bu nedenle de kalp yıpranma payına çabuk ulaşır. Yani fazla kilonuz olduğu zaman cepten yiyorsunuz. Bu nedenle kalp yıpranıyor ve ömrünüz kısalıyor.

Sağlıklı beslenme 30’lu yafllardan sonra bir tercih  değil, bir zorunluluktur” diyorsunuz. Neden?

Yaşllanıyoruz, bu bir gerçek. insan doğar, büyür, yaşlanır , biyolojik bir süreci tamamlar ve ölür. 30’lu yaşlar aslında geç bile. Çocukluktan itibaren sağlıklı beslenirseniz,ileride sağlıklı olmayı neredeyse garantiliyorsunuz. 30’lu yaşlara izde vücut yavaş çalışıyor , vücutta yeni kemik yapımı gerşekleşmiyor  yıkım  başlıyor. Bu nedenle 30’lu yaşlardan sonra sağlıklı  beslenme bir zorunluluk. Aksini yaparsanız, vücut  40’ına geldiğinde çöker. 40’ında ya da 50’sinde hala  koşabilen ve kendi ayakları üzerinde durabilen   bir insan olmak istiyorsanız, sağlıklı beslenmeyi   bir zorunluluk olarak düşünmelisiniz.

Sağlıklı beslenmenin dışında bir de stres faktörü var.Peki stresi ne yapacağız?

Stres zarar veriyor çünkü kortizol hormonunun salgılanmasına yol açıyor; bu hormon da damarları tahrip ediyor. Sağlıklı beslenerek damarlarınızı strese karşı dayanıklı  hale getirebilirsiniz. Strese karşı  daha güçlü hale gelirseniz,   bedensel performansınız ve sağlıklı düşünme  yeteneğiniz de artar. Size stres verecek durumlardan  daha sağlam düşünen bir insan olarak da korunabilirsiniz. Onun için sağlıklı beslenmek bir yaşam tarzı.

Beslenme deyince akla kilo vermek gelmeyecek, sağlık gelecek. Beslenmek sağlığın en büyük koruyucusu  ve tedavi edicisi. Sağlığın kıymetini bilmiyoruz.Kıymetini kaybetmeden anlamak gerekiyor. Akıllı insan  elindekilerin değerini kaybetmeden anlar.

Kafeinli içecekler çalışma ortamında çok tüketiliyor.Beş  bardaktan fazlası önerilmiyor. Neden?

Şişmanlığın ilaçla tedavisi üzerine bilimsel bir araştırma  yapmıştım. Araştırmalarım sonucunda kafeinli içeceklerin bazı zararları olduğunu gördüm. Yapılan  çalışmalar kafeini belli dozun üzerinde   aldığınızda, kalbinizin hızlı çalışmaya  baflladığını gösteriyor. Günlük  içtiğiniz kafeinli içecek sayısı beş bardağı geçerse, kan yağı oranınız artar; bu da damar tıkanıklığına  neden olur. Kalpten uzak bölgelerdeki kılcal dolaşım bozulur. Dolaşımın  bozulması demek, vücutta yeterli  oksijenlenmenin olmaması demek. Oksijenin gitmediği   hücre ölür. Ayrıca kafein bağımlılık yaratır. Kafeinli  içecekleri mümkün olduğu kadar az tüketmeliyiz

 

Back To Top